YAŞAMAK NEDİR?

    YAŞAMAK NEDİR?

          Yaşamayı bir engellemenin veya sınırlamanın altında olmadan ömrünü tamamlamak olarak biliyoruz ama ne yazık ki öyle bir hale geldik ki kimse de güven saygı kalmadığından hep menfaatler peşinde koşar olduk. En ufak bir çıkar uğruna karşımıza çıkan insanlarla iletişim kurmadan bir engel olarak görüyor ve gözümüzü kırpmadan tabiri caizse harcamaya çalışıyoruz. Biz nasıl oldu da özümüzü kaybederek bu hale geldik hiç farkında değiliz maalesef dünyayı toz pembe göstererek tamamen geçmişimizle bağımızın kopmasını sağlayan sosyal medya yaşam tarzlarına kapılmış gidiyoruz. Sosyal medyadaki gösterişli hayatların ne kadar sahte olduğunu birilerinin finansmanlığında tamamen Türk ailesini hedef aldığını yaşayarak görmüş olmalıyız artık. Bu toz pembe hayatlara kendimizi kaptırdığımızdan üretimden uzaklaşıp gösterişli hayatlara benzemeye çalıştığımızdan elimizdeki topraklarda bereket kalmadı güzel vatanımız Türkiye de ne verimli topraklar varken yaşadığımız birkaç yıl süre zarfında neden ürünlerde bereket olmadığını hiç düşünüyor muyuz? Bizim bir değimimiz vardır “Halil İbrahim sofrası gibi bereketli olmak” diye bu değimin ne anlattığını hiç düşündük mü hep maddi yönden değil de biraz olsun manevi duygularla beynimizi zorlasak ne güzel olurdu. Kısaca hatırlatmak gerekirse; Bir zamanlar iki kardeş varmış büyüğünün adı Halil küçüğünün adı İbrahim bu iki kardeş tarlalarını birlikte eker birlikte hasat eder ve paylaşırlarmış. Buğdayları hasat ettikten sonra paylaşmışlar sıra gelmiş buğday çuvallarını taşımaya Halil kardeşine birimiz kendi çuvalını götürürken diğeri burada buğdayları beklesin demiş. Halil kendi payına düşen buğdaydan bir çuval doldurup gidince kardeşi İbrahim abimin daha çok ihtiyacı var düşüncesi ile kendi payından abisinin çuvalına biraz daha koymuş. İbrahim çuval taşımak için ayrıldığında da Halil de kardeşimin daha çok ihtiyacı var düşüncesi ile kendi payından İbrahim in çuvalına kürekle biraz daha koyar; bu düşünceler ile günlerce taşımalarına rağmen buğday bitmez ve ambarları dolar taşar.” İnsan olarak hep benim olsun düşüncesi ile değil de paylaşma düşüncesinde olursak Allah dünyadaki rızkımızı bereketlendireceğine inancımızda şüphe yoktur ama sadece dünyalık üzerine yaşayanlara sorulduğunda kalbimiz temiz düşüncesinde olanlar bu inancı anlatmaya çalışanlara farklı bir gözle bakarak hemen dışlamaya çalışmakta ve bu dini duygularla geleceğimiz olan evlatlarımıza özünü hatırlatarak milli manevi değerleri benimseterek hizmet etmeye çalışanlar sanki devlette farklı düzen istiyormuş gibi tavırlarla toplumda kutuplaşmaya sebep olmaktadır zaten şu anki siyasiler insanları ayrıştırırken bizim halk olarak birbirimizi anlayarak devletimizi, milletimizi ve geleceğimizi emanet edeceğimiz evlatlarımızı düşünmemiz gerekmez mi. Maddi imkanlarımızın çok olması önemli değil maddiyat bir gecede yerle bir olabilmekte ama her şeyden önemli olan emanet edilen bu aziz vatanın ilelebet daim olması için geleceğimiz olan evlatlarımızı milli manevi değerlerinin farkında olarak yetişmesini sağlamak olmalıdır. Evlatlarımızı bu düşüncelerle yetişmesini sağladığımızda maddiyat peşinden gelecek ve yaşamamız anlamlı bir hal alacaktır sadece yemek içmek eğlenmek için bu dünyada yaşamıyoruz bir amacımız olması gerekir. Doğada yaşayan diğer canlıların bile kendilerince yaşam amaçları var ama biz insan olarak özümüzü kaybetmiş ne kendimiz gibi olabiliyoruz nede özendiğimiz hayatlar gibi olabiliyoruz ortada sürüklenip gidiyoruz. Bizler aile yapısının özünü kaybetmiş durumdayız bu aziz vatanın ne zorluklarınan bize emanet edildiğini ve kim olduğumuzu unutup  ortada kaldığımız için aile içi şiddetlerin günden güne arttığı bu günlerde neden olduğunu hiç düşünüyor muyuz yada bize düşünme fırsatı veriyorlar mı çünkü düşünmeye fırsatımız kalmıyor hep bir koşuşturma aç kalma korkusu sarmış geleceğimiz olan evlatlarımızı bile gözümüz görmez hale gelmiş ki çocuklarımız nerede kimlerle vakit geçiriyor kimler aile boşluğunu ne ile dolduruyor hiç bir fikrimiz yok maalesef; Allah’ın bize verdiği nimetlere şükretmek yerine ancak başımıza bir felaket geldiğinde Allah diyoruz dinimiz aklımıza geliyor ama ne acıdır ki bir yıl önceki yaşanan acılardan sonra hiç bir şey yaşanmamış gibi Allah’ın emirlerinden bihaber hayatımıza devam ediyoruz. Allah millet olarak yaşadığımız felakette hayatını kaybedenlere rahmet eylesin geride kalanlara da sabırlar versin, felaketi bizzat yaşayanların durumlarını tüm Türkiye olarak hissettik çok zor bir durum. Yaşanan felaketi sadece bir doğa olayından ibaret olarak görsek de madalyonun diğer tarafını da düşünmemiz gerekir; bu alemin, dünyanın ve bütün canlıların yaratıcısının Allah olduğuna inancımız varsa yaşadığımız felaketin neden olduğunu düşünüp kendimize gelmemiz gerekir. Eğer içimizde az da olsa milli ve manevi değerlerimize dair bir şey kalmış ise özümüze dönüp geleceğimiz olan evlatlarımıza bize emanet edilen bu aziz vatanı aynı şekilde bırakabilmek ve evlatlarımızın da aynı şuur ile vatanlarına sahip çıkabilmeleri için eğitimlerinde gereken hassasiyeti göstermeliyiz. Eğitim sadece eğitim kurumlarında olmadığını bilmekteyiz; eğitim evvela ailede başlamaktadır anne baba olarak bizler geleceğimizi emanet edeceğimiz evlatlarımızın milli manevi değerlerden haberdar olarak yetişmesi için gereğini yapabilirsek daha sonraki eğitim hayatına kendinden emin yaşam amaçlarının olduğu bir birey olarak devam edecektir.

            Geleceğimiz olan evlatlarımızın milli ve manevi değerlerimizin farkında olarak ne için yaşayacaklarının bilincinde olup; emanet edilen bu aziz vatanın daim olması için gereğini yapabilmeleri için Allah yardımcıları olsun.  

    08.02.2024

    afsar391@hotmail.com




    Yorumlar - Yorum Yaz
    Hava Durumu
    GÜLBAHÇE ANAOKULU

    GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE
    SAĞLAM 
    TEMELLER
    ÜZERİNDE İNŞAA EDELİM